RumyGezi
ANASAYFA KONAKLAMA İLÇELER ULAŞIM GEZİLECEK YERLER
LİNKLER BEDESTENLER VE ÇARŞILAR

ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ

CAMİLER VE KLİSELER

HANLAR

İÇKALE

KAPLICALAR

KÖPRÜLER

MESİRE VE PİKNİK ALANLARI

MÜZELER VE ÖRENYERLERİ

SURLAR

4 AYAKLI MİNARE CAMİ ------- HZ. SÜLEYMAN CAMİ ------- MERYEM ANA KLİSESİ ------- SAİNT GEORGE KLİSESİ ------- ULU CAMİ

logo

HZ. SÜLEYMAN CAMİ

Diyarbakır’ın tarihi Sur içi bölgesinde, İçkale’nin hemen yanında yer alan Hz. Süleyman Camii, kentin İslami tarihi açısından en önemli ibadet mekânlarından biridir. Yerel halk arasında “Mehmet Paşa Camii” olarak da bilinen bu kutsal yapı, hem dini değerleri hem de mimari özellikleriyle yüzyıllardır Diyarbakır’ın ruhunu taşıyan sembollerden biri olmuştur. Diyarbakır'ın İslam ile tanışmasının ilk izlerini barındıran bu cami, aynı zamanda bölgede Anadolu’nun en eski camilerinden biri olarak kabul edilir ve tarih sahnesine köklü bir tanıklık eder.
Hz. Süleyman Camii'nin yapımı 1155 yılında Artuklu Beyliği döneminde tamamlanmıştır. Cami, Anadolu’nun İslamlaşma sürecinde önemli bir rol oynayan, Diyarbakır'ın fethine katılan Süleyman Bin Halid ve sahabelere adanmıştır. Caminin haziresinde, İslam’ın ilk yayılış döneminde bölgeye gelen ve burada şehit düşen 27 sahabenin kabirleri bulunmaktadır. Bu nedenle Hz. Süleyman Camii, yalnızca mimari açıdan değil, manevi açıdan da son derece kutsal kabul edilir. Ziyaretçiler camiyi gezerken hem bir ibadet mekânını hem de İslam tarihinin canlı izlerini görme fırsatı bulur.
Mimari açıdan cami, Diyarbakır taş mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak öne çıkar. Yapıda bölgeye özgü siyah bazalt taş kullanılmıştır. Kalın duvarlar, dış mekânında sade fakat heybetli bir görünüm yaratır. Cami planı dikdörtgen formdadır ve geniş iç hacmi, ziyaretçiyi sakin ve huzurlu bir atmosferle karşılar. İç mekânda taş işçiliği son derece sadedir; bu sadelik, caminin manevi atmosferine derinlik katar. Caminin mihrabı sade taş oymacılığı ile yapılmış olup, mihrap kemeri ve minber yapının tarihî dokusunu zenginleştirir.
Caminin en belirgin özelliklerinden biri, tek şerefeli minaresidir. Bu minare, yalın bir estetik anlayışın sonucudur ve yüksekliği ile gökyüzüne uzanan bir işaret gibi şehrin siluetinde yer alır. Minarenin yapımında da bazalt taş kullanılmış, gövde ve külah kısmı büyük bir ustalıkla işlenmiştir. Caminin avlusu oldukça geniştir ve ziyaretçilere hem ibadet hem de huzurlu bir dinlenme alanı sunar. Avlu içindeki mezarlar, caminin ruhani atmosferini daha da güçlendirir.
Hz. Süleyman Camii'nin en dikkat çekici unsuru olan sahabe türbeleri ve hazire alanı, yapının manevi kimliğini pekiştirir. Diyarbakır halkı ve çevre illerden gelen ziyaretçiler, özellikle kandil gecelerinde ve özel dini günlerde burayı ziyaret ederek dua eder, Kur’an okur. Sahabelerin kabirlerinin burada bulunması, camiyi bir ibadethane olmanın ötesine taşıyarak bölgenin önemli bir ziyaret noktası hâline getirir. Bu hazire alanı, Müslüman toplumun tarih ve inanç bağlarının ne kadar derin olduğunun somut bir göstergesidir.
Cami, tarih boyunca çeşitli restorasyonlardan geçmiştir. Zaman içinde doğal afetler, savaşlar ve yıpranmalar sonucunda zarar gören yapıda dikkatli onarım çalışmaları yapılmıştır. Restorasyonlar sırasında caminin orijinal dokusuna sadık kalınmış, tarihi taş işçiliği korunmuştur. Günümüzde hem ibadete açık hem de kültürel bir ziyaret alanı olarak işlev görmektedir. İçkale çevresinde gerçekleştirilen çevre düzenlemeleri sayesinde caminin bulunduğu bölge daha geniş ve açık bir görünüm kazanmış, ziyaretçilerin rahatça gezebileceği bir alan ortaya çıkmıştır.
Hz. Süleyman Camii, yalnızca Diyarbakır’ın değil, tüm Anadolu’nun İslami tarihinin önemli bir simgesidir. Burada dua eden, türbeleri ziyaret eden insanlar geçmiş ile bugün arasında derin bir köprü kurar. Caminin taş duvarları, sessiz avlusu, tarih kokan mezar taşları ve gökyüzüne uzanan minaresi ziyaretçiye hem zamanın durduğu hissini verir hem de ebedi bir manevi huzur sunar.
Sonuç olarak, Hz. Süleyman Camii, tarih, inanç ve mimarinin kusursuz bir birleşimidir. Diyarbakır’ın kadim kimliğini en güçlü şekilde yansıtan bu kutsal yapı, hem geçmişin izlerini taşıyan bir tarih hazinesi hem de bugün hâlâ canlılığını koruyan bir ibadet mekânıdır. Şehre yolu düşen herkesin mutlaka görmesi, atmosferini soluması ve o taşlara sinmiş manevi sesi duyması gereken eşsiz bir yerdir.